Kıbrıs(3) - Dipkarpaz

Herkese merhaba,

Yazıma Gazimağusa tarafından devam ediyorum. Bir önceki yazımda size şehir içini gezdirip tarihi kalıntılara dair ufak bilgiler vermiştim. Şimdi rotamızı adanın daha da uç noktasına, hatta en uç noktasına çeviriyoruz. "Dipkarpaz"

Mağusa'nın ilerisine doğru gittiğinizde önce karşınıza İskele, Yenierenköy gibi yerleşimler çıkıyor. Sağınızda deniz tüm yol boyunca size eşlik ediyor neredeyse. Bu yol üzerinde ayrıca "Bafra Turizm Bölgesi" bulunmaktadır. Adını duyduğumuz birçok lüks otel de bu turizm bölgesinde bulunmaktadır. 

Dipkarpaz'a doğru giderken "Altınkum Plajı"ndan geçiyorsunuz. Gerçekten uçsuz bucaksız bir plaj... Biz resmi tatil günü gitmemize rağmen plajda hiç kimse yoktu. Karpaz yolunda sık bir şekilde alışveriş yapacağınız market vb. olmadığından, eğer buraya gitmek isterseniz yanınızda su, yiyecek vs. mutlaka bulundurun derim.

Altınkum'u geçtikten sonra toprak ve bol çukurlu bir yol karşılıyor sizi.. Eğer bungalov tabelalarını ve tek tük de olsa eşek görmeye başladıysanız Dipkarpaz'a yaklaştınız demektir. Burası eşeklerin olduğu bir milli park aynı zamanda. Sağınız solunuz hep eşek...

Arabanızın camından selam vermek için kafasını bile sokabiliyor, panik yapmayın. Yanınızda yiyecek varsa besleyebilirsiniz bile ellerinizle.. :)

Biraz daha yol aldığınızda deniz kenarında bir manastır gözününüze çarpacaktır. 

"Apostolos Andreas Manastırı"

Bir inanışa göre tek gözü kör bir kaptanın teknesi ile burada karaya çıkan St. Andrew, karaya vurarak şifalı bir su çıkartmış ve kaptanın gözünü iyileştirmiş. Ortodokslar tarafından sıkça ziyaret edilmekteymiş bu manastır.

Manastırı da geçince "Seabird Bungalow"larını göreceksiniz. Burası gerçekten inanılmaz bir yer. Minicik bir koy, denize karşı konumlandırılmış ufak birkaç bungalov ev ve yine minik bir tuvalet/duşun da bulunduğu, aperatif bir şeyler sipariş edebileceğiniz bir ortak kullanım alanı...

İnsan daha ne ister ki. 

O sıcağın altında çukurlarla dolu toprak yolda uzun bir süre araba kullanmanızı mükafatlandıracak bir yer. Denizi mavi-yeşil-turkuaz karışımı ve inanılmaz temiz. Burada ister bungalovlarda konaklayabilir, isterseniz de bir miktar ücret ödeyip kendi çadırınızda kalabilirsiniz. Bence Zafer Burnu'na varmadan önce burada mutlaka bir mola verin derim.

Ve Zafer Burnu, adanın en uç noktası. Buraya varınca nedense bir zafere ulaşmış hissi uyanıyor insanda. Sanki dünyanın sonuna, en uç noktasına gitmişsiniz gibi bir his... Hiç bir yerleşim yeri yok sadece bir tepe üzerinde Türk ve Kuzey Kıbrıs Bayrakları dalgalanıyor... Burada da ikonik fotoğrafınızı çekildikten sonra artık evinize dönebilirsiniz :)

Sevgiler..