Jack London - Martin Eden

Herkese merhaba,

Meydan okumanın 21. günü. 7 günümüz kaldığına inanamıyorum hala.. Bugünün konusu; herhangi bir konu hakkında eleştiri yazısı yazmak. Açıkçası benim çok da başarılı olduğum bir olay değildir; ama madem meydan okumadayım, o halde sınırlarımı zorlayacağım.

Son okuduğum kitaplardan biridir Jack London'ın Martin Eden'ı. Elazığ'a ilk geldiğimiz hafta, afişlerden kitap fuarı olduğunu görüp çok sevinmiş ve daha evi tam yerleştirmeden arabaya atlayıp fuar alanını bulmak için yola çıkmıştık. İşte o fuardan aldığım bir kitaptı, bu sebeple yeri bende ayrıdır.

Martin, işçi sınıfından, hayatı denizlerde geçmiş, kendi tabiri ile kültürü, görgüsü olmayan bir gençtir. Bir gün sokakta zengin sınıfından biri için girdiği kavga ile hayatı değişir. O kavga sayesinde ilk kez üst sınıftan bir ailenin evine yemeğe konuk olur ve orada gördüğü kıza aşık olur. Martin'in aşık olduğu kadına ve onun içinde bulunduğu sınıfa ulaşabilmek için verdiği çaba o kadar güzel anlatılmış ki... Ancak bu insanların arasına girdikçe aslında onların ne kadar da yozlaşmış olduğunu farkeder. Sınıfa girmeyi başarmıştır; ama bilgili, kültürlü iken mi mutluydu yoksa beş parasız, sokaklarda kavga ederken mi...

Bu kitapta şunu anladım ki; aslında sahip olduğumuz şeyler içerisinde bizim için önemsiz görülenler onlara sahip olmayanların hedefleri olabilir. Ve bizim önemsemediğimiz şeyler, başkalarının tutkusu olabilir. Eğer herhangi bir hayalin varsa o hayale ulaşabilmek için tutkundan asla vazgeçme.

Kitap ile ilgili son bir not; yazarı Jack London kendi hayatından esinlenerek yazmıştır. Yani Martin Eden aslında Jack London'dır :)

Sevgiler.